“Bütün noktalama işaretleri arasında en çok ünlemi severim ben. Boylu posludur o. Babayiğittir. Hele ki topuklu giyerse boyu boyuma bile ulaşır. Üç noktayı üst üste koysan bir ünlem etmez. Eğer bir yerde “Gitme ha” çığlığı kopmuşsa, orada kesin ünlemin parmağı vardır. Tehlikelidir de. “Ee, yeter artık” da onun başının altından çıkar. Otoriterdir. “Çık dışarı, gel buraya, çabuk eve git” başlı başına onun icatlarıdır.
Efkâr bastı mı, “eh” de, “ah” de yapıştır sonuna ünlemi. Virgül gibi yarım bırakmaz işini. Nokta gibi kestirip atmaz. Ne bok yediği belli değildir işin aslı. Ne alttan tiresi, ne üstten kesmesi vardır. Parantez gibi gizli saklısı da yoktur onun. Bakmayın çok sevdiğime onu. Çok sevilen her zaman yararlı değildir. Vay zavallı! Vah sersem!” || Günay Aktürk ||
Yeni makaleler yayımlandığında haberdar olmak ister misiniz?Abone Ol!
Yunanistan’da Stavros Sellis adında bir öğrenciden “Yunan olmanın anlamı” üzerine milliyetçi güzellemeler içerecek bir kompozisyon yazması istenmiş. O da kısa bir kompozisyon kaleme almış.
“Yunan olmak; Arnavut, Suriyeli, Amerikan, Alman, Türk olmakla aynıdır. Bir yunan (diğerleriyle) aynı kıymetle doğar ve aynı kıymetle ölür. Yabancılar aleyhine herhangi bir üstünlükle doğmaz. Tıpkı diğerleri gibi belli bir yerde yaşar (bir yunan söz konusu olduğunda) sadece bu yerin bol güneşi ve denizi vardır.
Bu yerin olumsuz özelliği ise şudur: bu bölgede kimi yunanlar vardır ki bunlar yunanlık niteliğinin kendilerini diğerlerinden üstün bir konuma yerleştirdiğini, üstün bir konuma yerleştirdiğini düşünürler. Hepimiz eşit doğuyoruz, böyle de ölüyoruz. taşıdığımız değeri hayatta yaptıklarımızın gezegenin tüm insanlarının hayatı yararına hizmet edip etmediği belirler.”